Orkun ve Cüneyt’in Kapadokya yolundaki planı ise şu şekilde:

• Soğanlı Vadisi'ndeki Avla Kanyonu'nu bisikletlerle keşfetmek,

• Gomeda Vadisi'ndeki mağaralara ulaşmak,

• Kapadokya Argos'a gitmek.

Kapadokya ismi, kökenini Farsça “Katpatukya” kelimesinden alır ve “güzel atlar ülkesi” anlamını taşır. Bu isim, bölgenin tarih boyunca ne denli önemli bir merkez olduğunu yansıtır nitelikte. Kapadokya, binlerce yıl boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve her biri geride silinmez izler bırakmıştır.

Anadolu’nun bilinen en eski yazılı kayıtları da bu kadim topraklarda, Erciyes Dağı’nın eteklerindeki Sarımsaklı Ovası’nda yer alan Kültepe’de keşfedilmiştir. Kültepe, sadece tarihiyle değil, aynı zamanda ticaretin merkezi olmasıyla da dikkat çeker. Burada bulunan çömlekler üzerindeki at figürleri, atların M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’da kullanıldığını gösterir. Bu, Kapadokya’nın tarih boyunca ticaret yollarının kesiştiği bir kavşak noktası olduğunu da kanıtlar.

Kültepe aynı zamanda, dünyanın ilk organize ticaret merkezi olarak tarihe geçmiştir. Burada gün yüzüne çıkarılan Asur çivi yazısıyla yazılmış tabletlerde, dönemin siyasi ve hukuki ilişkilerini yansıtan mektuplar, senetler, mühürler ve anlaşma metinleri yer alır. Bu belgeler, o dönemdeki ticaretin ne denli gelişmiş olduğunu ve Kapadokya’nın medeniyetler arasındaki köprü rolünü gözler önüne serer. Bu kıymetli tabletler, 2015 yılında UNESCO Dünya Belleği listesine alınarak, hem bölgenin hem de insanlık tarihinin ne denli zengin bir mirasa sahip olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Kültepe’deki bu keşifler, Kapadokya’nın tarih boyunca ne kadar önemli bir kültürel ve ticari merkez olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Maceraperest ikili Orkun ve Cüneyt, Kapadokya yolculuklarında, bölgenin en önemli duraklarından biri olan Soğanlı Vadisi’ne ulaştılar. Kayseri’ye 80 kilometre mesafede yer alan bu büyüleyici vadi, güvercinlikler, mağaralar, barınaklar, kiliseler ve manastırlar olarak kullanılmış etkileyici kaya oluşumlarına ev sahipliği yapıyor.

Orkun ve Cüneyt, Soğanlı Vadisi’nin içerisinde yer alan Avla Kanyonu’nu keşfetmek üzere yolculuklarına başladılar.

Cüneyt: "Buranın sıcaklığı ile yukarının sıcaklığı arasındaki farkı hissedebiliyorsun değil mi? Klimalı bir ortam gibi…"

Orkun: "Düşünsene… Yüzyıllar öncesinde burada yer altında yaşam varmış. İnsanlar yer altında yaşıyormuş. Bunun nedeni de o zamanlarda yaşanan bir iklim krizi olabilir."

Kanyonun derin ve dar yarıkları boyunca yürüyerek keşfe çıkan macerasever ikili, ellerindeki haritaya bakarak yönlerini bulmaya çalıştılar. Bazı noktalarda yarıklara düşen kaya parçalarına rağmen, Orkun ve Cüneyt, cesaretle devasa kayalıkların üzerinden atlayarak yollarına kararlılıkla devam ettiler.

Orkun: "Burası 1000 yıl sonra büyük bir vadi olacak bence, çünkü buradan su geçiyor. Öyle olmasa her yer taşlık ve kayalık olurdu."

Cüneyt: "1000 yıl bu tarz vadilerde saniye gibi bir şey…"

Yarıkların içindeki yosun izlerini gören Macerasever ekibi, şaşkınlıklarını gizleyemediler. Duvarlar gittikçe dikleşiyor ve yüksekliği yaklaşık 20 metreyi buluyordu. Kapadokya'ya en özgün yollarla ulaşmayı hedefleyen Orkun ve Cüneyt, büyük bir çabayla yarıkları aşarak kayalıkların oluşturduğu engelleri tek tek geçtiler.

Avla Kanyonu’nu geçip Kapadokya yönündeki macera dolu keşiflerine devam eden Macerasever ekibi, Gomeda Vadisi’nin girişine geldiklerinde dikkat çekici bir detay fark ettiler. Kayalıkların dokusu, giderek Kapadokya’nın tanıdık görüntüsüne benzemeye başlamıştı.

Yola bisikletleriyle devam etmek isteyen Orkun ve Cüneyt, önce Gomeda Vadisi’nde gizlenmiş bisikletlerini bulmaları gerekiyordu. Feyzi, bisikletleri vadinin içinde bırakmış ve yerlerini işaretlemişti. Kısa bir arayışın ardından bisikletlerine ulaşan ikili, dik ve dar patikalardan Gomeda Vadisi’ne inmeye başladılar. Taşlarla kaplı yollarda birkaç kez kayma tehlikesi yaşasalar da, dikkatli ve heyecanlı bir şekilde hızla ilerlediler.

Orkun ve Cüneyt vadide bisikletleriyle ilerlerken, önlerine bir mağara çıktı. Bu mağara oldukça küçüktü. İçine bir insanın girmesi çok mümkün görünmüyordu.

Orkun: ‘’O günün insanları kısa boyluydu herhalde. Biz bu mağaraya göre çok uzunuz.’’

Cüneyt: "Baya dar…"

Orkun: "İçine girelim mi diyeceğim ama…"

Cüneyt: "Ben çok merak ettim. Umarım içinde bir hayvan yoktur."

Cüneyt, çantasından fenerini çıkarıp mağaraya girmek için hazırlandı. Orkun ise mağaranın girişinde beklemeye karar verdi. Mağara oldukça dar ve içinde rahatça yürünmesi zor görünüyordu. Mağara, iki ayrı yola ayrılıyordu. Cüneyt, bir yolu seçerek ilerlemeye başladı. Yolda ilerlerken, hayvan ayak izleriyle karşılaştı.

Cüneyt: "Hayvan ayak izleri var burada… Ama enteresan bir şekilde havalandırma varmış gibi."

Orkun: "Oradan buraya hava geliyor. Devam et bakalım bir oda var mı?"

Cüneyt: "Köşeyi döndüğümde umarım sürpriz bir canlı ile karşılaşmam."

Labirenti andıran dar duvarlar arasında ilerleyen Cüneyt, yolun sonuna kadar gitmek istiyordu. Nihayet yolun sonunda bir çıkış gördüğünde, bu fırsatı kullanarak Orkun’a küçük bir şaka yapmaya karar verdi. Çıkıştan geçip, Orkun’u eğlenceli bir sürprizle karşılamak üzere harekete geçti.

Bu sırada Orkun, Cüneyt’e sesleniyordu çünkü hâlâ mağarada olduğunu düşünüyordu. Cüneyt’in kendisine yapılacak şakadan haberi yoktu. Cüneyt’ten cevap alamayan Orkun, giderek endişelenmeye başladı. Ancak Cüneyt, sessizce Orkun’un arkasına geçti ve aniden sırtına dokunarak adını seslendi. Hem korkudan hem de neşeden kahkahalara boğulan Orkun, arkadaşını görünce rahatlayıp mutlu oldu.

Orkun ve Cüneyt, bisikletleriyle yola koyulduklarında, masal gibi bir vadide büyük ve yemyeşil ağaçların arasında pedal çevirmenin keyfini yaşadılar. Kapadokya’nın merkezine vardıklarında, Gomeda Vadisi’nde ilerlemeye devam ederken, karşılarına devasa duvarlar çıktı.

Duvarın dibinde bir giriş fark eden ikili, içeri girmeye karar verdi. İçeri adım attıklarında, tahta bir merdivenle karşılaştılar ve büyük bir heyecanla yukarı doğru çıktılar. Merdivenin yanındaki duvarlarda, eski zamanlardan kalma oyuklardan oluşan basamaklar da vardı. İkinci kata ulaştıklarında, büyüleyici bir manzara ile karşılaştılar.

Üçüncü kata çıkmak için basamak arayan Macerasever ekibi, büyük taşları üst üste koyarak geçici bir merdiven oluşturdu. Zorlu bir tırmanışın ardından, duvarda sıralı güvercinliklerle karşılaştılar. Bu manzara karşısında oldukça etkilenen Orkun ve Cüneyt, bir diğer kata çıkmak istediler. Ancak, bekledikleri yağmur nihayet başlamıştı. Gomeda Vadisi’ndeki keşiflerini tamamlayan ikili, şiddetini artıran yağmura aldırmadan ıslanarak yollarına devam ettiler.

Orkun: "Belki de tüm dünyanın görmesi gereken bir yere, biz kendimiz bile gitmiyoruz. Kapadokya olağanüstü büyüklükte ama Gomeda Vadisi’ni görülmesi gereken yerlerin en başına koyuyorum ben."

Cüneyt: "Ben bisiklete binmeyi çok seviyorum. Hayatımda bisiklete bindiğim en güzel parkurlardan biriydi. Herkesin mutlaka burayı görmesi gerekiyor."

Orkun ve Cüneyt, Kapadokya'da Argos’a tırmanarak hedeflerine ulaştılar ve Kapadokya rotasını başarıyla tamamladılar. Ancak Türkiye’de keşfedilmeyi bekleyen daha pek çok güzellik var. Macerasever ekibinin bir sonraki heyecan verici yolculuğu neresi olacak?