Derin denizler, dünyamızın büyük bir bölümünü kaplayan, keşfedilmemiş ve sınırları hala bilinmeyen gizemli sulardır. Okyanusun bu muazzam derinliklerinde ışık yok, basınç yüksek ve sıcaklık ise donma noktasına yakın durumda. Buna rağmen derin denizler büyüleyici canlılara ve tarihi olaylara ev sahipliği yapıyor.
Hazırsanız, birlikte okyanusun derinliklerine doğru keşfe çıkıyoruz.
Derin deniz, son derece zorlu bir ortam… 200 metrenin altında ışık seviyesi fotosentez için oldukça düşük, 1.000 metreden sonrasına ise güneş ışığı ulaşmıyor.
Su oldukça soğuk, güneş ışığıyla temas olmadığı için oksijen seviyesi de düşük durumda. 2.5 km derinlikteki basınç, yüzeydeki basınca göre 400 kat daha fazla. Tahminen dünya üzerindeki 8.700.000 türün %25'i okyanus derinliklerinde yaşasa da bu canlıların %91'i henüz keşfedilmemiş ve tanımlanmamış durumda.
Okyanuslar genel olarak pelajik ve bentik olarak iki geniş bölgeye ayrılıyor. Pelajik, yüzme ve yüzen organizmaların yaşadığı açık suları ifade ediyor. Biyologlar, pelajik bölgeyi en sığ olanından en derinine kadar 5 farklı şekilde sınırlandırıyor.
Son üç bölgeye güneş ışığı erişmiyor.
Bentik bölgeler ise, okyanus veya göl gibi bir su kütlesinin tabanındaki balçıklar ve diğer yüzeyler olarak tanımlanıyor. Bu bölgede yaşayan organizmalar denizin tabanında sıkı bir ilişki içinde yaşıyor. Birçoğu kalıcı olarak denize bağlanmış, bazıları kayaçların içine kazınmış, bazıları ise sadece üzerinde yüzüyor. Okyanus ortamlarında, bentik habitatlar derinliğe göre bölgelere ayrılıyor.
Derin deniz canlıları, ilginç beslenme mekanizmaları evrimleştirmişlerdir. Fotosentezin olmaması nedeniyle; çoğu besin, okyanusun üst bölgelerindeki mikropların, alglerin, bitkilerin ve hayvanların çürümekte olan kalıntılarından oluşur. Deniz tabanındaki kalıntıları yiyen canlıları; lepistes denizhıyarları (derinlerin en yaygın bentik hayvanları), kırılgan yıldızlar ve kuyruk balığı olarak sıralamak mümkün. Balina gibi büyük hayvanların tabana batan bedenleri, derin deniz canlıları için büyük bir ziyafettir ve çeşitli türler tarafından tüketilir.
Gulper balığı gibi derin deniz pelajik balıkları, büyük ağızları, devasa eklemli çeneleri ve genişletilebilir mide yapılarıyla az miktarda bulunan yiyecekleri yutarak sindirirler. Birçok derin deniz pelajik balığın içe doğru yönelen uzun fang benzeri dişleri vardır.
Bu, yakalanan herhangi bir avın kaçma şansını azaltır. Derin deniz korkuluk balığı ve engerek balığı gibi bazı türler, avı çekmek için biyoluminesansla aydınlatılan fotoforla süslenmiş bir yüzgece sahip. Bu balıkların birçoğu, besin aramak için çok fazla enerji harcamıyor; daha çok bir yerde kalıp, ışık gibi zeki adaptasyonları kullanarak avlarını pusuya düşürüyor.
Akşam saatlerinde ise milyonlarca fener balığı, karides, medüz ve diğer hareketli hayvanlar, besin açısından zengin yüzey sularına göç ederek gece karanlığında beslenirler. Ardından, muhtemelen gündüz yenilmekten kaçınmak için şafağın ardından derinliklere geri dönerler.
Mariana Çukuru, Pasifik Okyanusu'nda yer alan dünyanın en derin noktasıdır. Yaklaşık 11.000 metre derinliği ile Mariana Adaları yakınlarında bulunur. Bu çukur, adını Mariana Adaları'ndan alıyor.
Mariana Çukuru'nun derinliği ve zorlu koşulları, bilim insanlarının büyük ilgisini çekiyor. Dolayısıyla bu bölge, derin deniz biyolojisi, jeolojisi ve oşinografi alanında birçok keşif ve araştırmanın yapıldığı bir nokta diyebiliriz.
Mariana Çukuru'nun gerçekten etkileyici olan kısmı uzunluğuyla ilgili değil, tamamen derinliğiyle ilgilidir. Bu kadar derine inmekle ilgili zorluklar nedeniyle henüz iyi keşfedilmemiş olmasına rağmen, çukurun en az 11.000 metre derinliğe sahip olduğu tahmin ediliyor.
Mariana Çukuru ile ilgili ilginç bilgilerden biri de; Mariana’nın en yüksek dağın yüksekliğinden daha derinde olması… Eğer Everest Dağı Mariana Çukuru'na yerleştirilirse, dağın zirvesi hâlâ 1 kilometre su altında kalır.
Dünyadaki en eski deniz tabanlarından olduğu kabul edilen Mariana Çukuru’nun 180 milyon yıl yaşında olduğu tahmin ediliyor.
Mariana Çukuru, 1875 yılında küresel bir dolaşımın gerçekleştirildiği sırada ilk kez tespit ediliyor. HMS Challenger gemisindeki ses ölçme ekipmanının kullanımıyla bulunan çukur, yakınındaki Mariana Adaları'na ithafen adlandırılıyor.
Çukurun bazı noktaları diğerlerinden daha derin durumda ve en derin bölge Challenger Derinliği olarak adlandırılıyor.
1872-1876 yılları arasındaki Challenger keşif gezisi okyanografi alanında devrim niteliğindeydi. Bu süre zarfında gemi yaklaşık 70.000 kilometre yol kat etti, seyahat ettiği bölgeleri keşfetti ve haritalandırdı. Gezi sırasında yaklaşık 4.700 tür keşfedildi.
Ünlü yönetmen James Cameron, 2012 yılında Mariana Çukuru'nun dibine insanlı bir keşif düzenledi. Oradayken, Challenger Derinliği'nde çekilen ilk fotoğrafları çekti. Hedefine ulaşmak için Cameron, 7,32 metrelik bir sualtı aracı tasarlanmasını sağladı ve derinliğin muazzam basıncına dayanabilmesi için sualtı aracınının 24,13 cm kalınlığında sadece bir penceresi vardı. James Cameron, 156 dakikada dünyanın tabanına indi ve beklenenden daha kısa sürede, 70 dakikada yüzeye çıktı. Bu yolculuk, 1960 yılından beri çukura yapılan ilk insanlı keşifti.
Güneybatı Pasifik Okyanusu'nda ve Kermadec Tonga Bataklık Kuşağı'nın kuzey ucunda bulunan Tonga Çukuru, deniz seviyesinin yaklaşık 10.882 km altında yer alıyor. Tonga Çukuru’nun en derin noktası, Horizon Derini olarak biliniyor. Dünya'nın en derin ikinci noktası olan Tonga, Güney Yarım Küre'nin en derin çukuru olarak biliniyor.
Yeni Zelanda'nın Kuzey Adası'ndan Tonga Adası’na doğru 2.500 km uzanan Tonga Çukuru, Pasifik levhasının Tonga levhası tarafından uğradığı baskı sonucu oluşmuş durumda. Deniz bilimcilerine göre, Horizon Derini tortularında bir yuvarlak solucan topluluğu bulunuyor.
Dünyanın en derin üçüncü noktası olan Filipin Çukuru’ndaki Galathea Derinliği, deniz seviyesinin 10.54 km altında bulunuyor. Mindanao Çukuru olarak da bilinen bu denizaltı çukuru Filipin Denizi’nde, 1320 km uzunluğunda ve 30 km genişliğinde…
Filipin Denizi'ndeki diğer çukurlar arasında önemli bir yere sahip olan bu çukur, Avrasya levhası ile daha küçük Filipin levhasının çarpışması sonucu oluşmuştur.
Filipin Çukuru'nun 1970'e kadar bilim insanları tarafından gezegenin en derin noktası olarak kabul edildiği söyleniyor.
Derin denizlerde daha keşfedilmemiş birçok yaşam var. Öyle ki, Mars ve Ay ile ilgili çok daha fazla veri bulunuyor. Teknolojinin de ilerlemesiyle derin deniz dalgıçları, okyanus derinliklerindeki araştırmalarına devam ediyor. Bakalım zaman neler gösterecek…