Defender sahipleri, sürüş sırasında her arama yaptıklarında, müzik dinlediklerinde veya navigasyonu kesintisiz şekilde kullandıklarında, bu mükemmel deneyimin bir kısmı Emma Kowalczuk ve ekibinin başarısına dayanıyor.
Araçlardaki teknolojilerin birlikte nasıl çalıştığı genellikle fark edilmez; ancak Emma'nın görevi, bu sistemlerin uyum içinde işlemesini sağlamak. Bu, teknolojilerin araca en uygun şekilde entegre edilmesini gerektiriyor. Emma, bunun elektromanyetik uyumlulukla ilgili olduğunu vurguluyor. Farklı elektronik bileşenlerin birbirine müdahale etmeden çalışabilmesi, yani "etkileşim" olarak adlandırılan bu durum, performans kaybına yol açmamak için dikkatle önlenmesi gereken bir konu.
İnsanlar giderek araçlarının akıllı telefon gibi davranmasını bekliyor. Emma’nın ekibi de bu beklentiyi çok iyi anlıyor. “Bu bağlantıyı ve deneyimi araca taşımayı hedefliyoruz. Telefonunuzun yapabildiği çoğu şeyi, aracınızın da yapabilmesini istiyoruz. Bu nedenle, teknolojilerin aracın doğru noktalarına yerleştirilmesi büyük önem taşıyor. Böylece, telefondan aldığınız işlevselliği aracınızda da aynı şekilde deneyimleyebilirsiniz."
Emma ve ekibi, farklı elektromanyetik sinyallerin nasıl davrandığını ve birbirlerini nasıl etkileyebileceğini anlamak için, araç gövdelerine benzeyen, etraflarında bulutlar bulunan görüntüler oluşturuyor. Emma, bunun işin eğlenceli yanlarından biri olduğunu düşünüyor. "İyi tarafı, alanların ne yaptığını görselleştirebilmektir. Birçok kişi elektromanyetik iletişimi 'sihirbazlık' olarak tanımlar, çünkü bazen sorunların nedenini bulmak zor olabilir. Ancak simülasyon sayesinde, alanların tam olarak nerede olduğunu ve etkileşimin nerede gerçekleştiğini görmeniz mümkün. Bu şekilde, işin sihirli bir yanı kalmaz."
Defender, dış dünyayla iletişim kurmanın yanı sıra, araç içindeki teknolojiler arasında da mesajlar gönderir. Ekip, Adaptive Cruise Control özelliğinin arkasındaki radar sisteminin yanı sıra sürücünün kör noktasını ve Defender'ın lastik basınçlarını izleyen monitörler üzerinde çalıştı.
JLR'a 2015 yılında katılan Emma, şirkette elektromanyetik simülasyon üzerinde çalışan ilk kişi oldu. O tarihten bu yana ekibindeki çalışan sayısı sekize yükseldi ve bunlardan üçü kadın. “Bu alanda yaptıkları tüm çalışmalar ve geliştirdikleri yetkinlik için ekibimle çok gurur duyuyorum.”
Bu yetenek, Emma'nın çocukluk yıllarında STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) konularına olan tutkusuyla ortaya çıktı. “Fen ve matematik her zaman ilgi alanım olduğundan bu dersleri GCSE ve A-level seviyesinde aldım. Elektroniğe karşı büyük bir ilgim vardı, bu yüzden üniversitede elektrik mühendisliği okudum. Doktoramı kablosuz iletişim üzerine yaptım, dolayısıyla ilerledikçe belirli bir alana odaklandığımı görebilirsiniz.”
Eğitimini tamamlayan Emma, bir yazılım şirketinde çalıştıktan sonra becerilerini otomotiv sektörüne taşıdı. Modern araçlarda elektroniğin giderek daha önemli hale geldiği günümüzde, Emma'nın yaklaşımı, bu alanda kariyer yapmak isteyen birçok kişiye yol gösterici olmalı.